Martı Jonathan Livingston

24/04/2023 0 Yazar: Pınar Avcı

Martı Jonathan Livingston-Richard Bach


1972 yılında Richard Bach tarafından yazılan masal havasında bir öykü olan “Martı“. Jonathan, hemcinslerinden epey bir farklıdır. Yemek peşinde koşmayan, kavga etmeyen, diğer martılardan oldukça farklı bir martıdır. Bu farklılık onun başta en yakınları olmak üzere çatışmasına neden olur fakat yolundan dönmez. Bu kitapta Jonathan Livingston’ın hikayesini anlatmaktadır. Jonathan, durum ve şartlar her ne olursa olsun kendimizi hiçbir zaman sınırlamamamız gerektiğini belirtir. İstediğimizde her şeyin üstesinden gelebileceğimizi martıların hikayesi eşliğinde verir. Bu yönüyle son derece motive edici bir eserdir.


Martı Jonathon Livingston, kendini diğer arkadaşlarından farklı görür. Onların amacı sadece karınlarını doyurmaktır. Jon için ise önemli olan yemek değil uçmaktır. Uçmayı büyük bir tutkuyla seviyordur. Ailesi bu duruma tepki verir. Annesi, alçaktan uçmak albatrosların işi olduğunu söyler ve kendisi için yemek bulmasını ister. Fakat Jon ailesini dinlemez ve uçuş denemeleri yapar. Başarısız olur ve sıradan bir martı olmaya karar verir.

Fakat bir gün karanlıkta uçmaya karar verir. Çünkü martıların karanlıkta uçamadıkları bilinmektedir. Birkaç deneme yapar ve sürüye katılmamaya özgürce uçmaya karar verir. Jonathan artık yeryüzünün akrobatik uçuş yapabilen tek martısıdır. Kumsaldaki sürüye katıldığında neredeyse gece yarısı olmuştur. “Yaşamak için ne kadar çok neden var. Cehaletimizi kırabiliriz, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz!” diye düşünüyordur. Fakat olaylar beklediği gibi değildir. Martı Konseyi toplanır ve Livingston’ı pervasızlık ve sorumsuzluk gösterdiği gerekçesiyle sürüden atarlar. “Bana bir şans verin, öğrendiklerimi size göstereyim!” dese de Jon artık sürüden ayrı yalnız bir martı olmuştur. Gökyüzünde özgürce uçarken gecenin bir yarısı ışıklar saçan iki martıyla karşılaşır. Uçma stillerini çok beğenir. Bu iki martı aynı aileden olduklarını söyleyerek Jonathan’ı da yanlarına alarak kapkaranlık gökyüzünde yükselerek gözden kaybolurlar.

Kitabın ikinci bölümünde Jonathan’ın farklı bir gezegendeki hayatı anlatılmaktadır. Artık onun da ışıklar saçan kanatları vardır ve burası cennet diye düşünür. Bu yeni yerinde dünyadakinden çok daha fazla şey öğrenmesi gerektiğini düşünür. Buradaki martılar da farklıdır. Hepsi kendilerini geliştiren ve farklı denemeler yapan muhteşem kuşlardır. Burada Sullivan ve Chiang adlı kuşlardan çok şey öğrenir. Kendisinin sınırları olmayan mükemmel bir martı olduğuna karar verir. Fakat bir gün dünyada da bir ya da iki tane öğrenmeye hazır martı olacağını düşünür. Sullivan, buna karşı çıksa da Livingston yeni öğrenci bulup öğrendiklerini paylaşmak amacıyla dünyaya geri döner.

Kitabın üçüncü bölümünde Jon’un geri döndüğü sürü bölgesindeki öğrencileriyle maceraları anlatılır. Fletcher de sürüden atılmış bir martıdır ve Jon’un ilk öğrencisi olur. Gün geçtikçe yeni öğrenciler de katılır. Bir gün Jon öğrencileriyle beraber kurultay toplantısının olduğu yere gider. Sürü onlara sırtını dönse de Jon eğitim uçuşlarına devam eder ve her gün bir iki tane yeni martı Jon’un grubuna katılır.

Bir gün Fletcher yavru bir martıya çarpmamak için kayaya çarpar. Herkes öldüğünü zanneder, fakat Fletcher bir rüyadan uyanır gibi kalkar. Dört bin martı bunun şeytan işi olduğunu düşünerek saldırmaya çalışırlar. O anda Jon ve Fletcher bin metre uzağa uçarak kaçarlar. Bu duruma Fletcher çok şaşırmıştır. Bu nasıl olur diye sorar. Jon, tıpkı eskiden olduğu gibi çalışarak der. Ertesi sabah, Jon, “Artık bana ihtiyacın kalmadı. Senin kendini bulmaya ihtiyacın var. Onu anlamaya ve öğrenmeye çalış.” der.

Kısa bir süre sonra Jonathan’ın bedeni şeffaflaşır ve kaybolur. Fletcher kısa bir an öğrencilerine onları gerçekten oldukları gibi görür. Gülümseyerek, sınır yok Jonathon diye düşünür. Öğrenme yarışı işte yeniden başlamıştır.

Kaynak: YazarOkur.com